ÖDEV SİTESİ

12 Ekim 2007 Cuma

Fransız ihtilali ve Osmanlı devletine Etkileri

FRANSIZ İHTİLALİ
(1789-1804)


Nedenleri:

a)Krallık Rejiminin İstibdadı: Fransa XVI. yüzyıldan beri koyu bir mutlakıyetle yönetilmekte idi. Krallar, memleketin sahibi ve efendisi sayılırdı. Kralın Tanrı'dan başka kimseye hesap vermeyeceği kabul olunurdu. Kral ve çevresinin , zengin ve gösterişli yaşamına karşılık, halkın sıkıntılı yaşamı, Kral'a tepki duyulmasına yol açmıştır.
b) Sosyal Durum ( Halkın çeşitli Sosyal Sınıflara Ayrılması ) : Fransız milleti eşitsizlik üzerine kurulmuş sosyal bir yapıya sahipti. Halk, birbirlerine eşit olmayan ve başka hak ve imtiyazlara sahip bulunan ; Soylular - Rahipler - Burjuvalar- Köylüler olarak, dört ayrı sınıfa bölünmüştü.

Soylular : Büyük toprak ve Malikane sahibi idiler. Devlet memurluğu ve askerlikle uğraşırlar, devlete vergi vermezlerdi. Topraklarında, köylüleri çalıştırırlardı.
Rahipler : Arazi ve mal sahibi idiler. Din bakımından Papa'ya bağlıydılar. Devlet ve Halk üzerinde dinsel otoriteye sahiptiler. Devlete vergi vermezlerdi.
Burjuvalar : Şehir ve kasabalarda oturan , iş ve ticaret'le uğraşan kesimdi. Aydınlar bu sınıf içinde idi. ( Doktor, Mühendis, Avukat, Tüccar, Sanatçı ) . Siyasal hakları yoktu. Devlete vergi verirlerdi.
Köylüler : Halkın çoğunluğunu oluşturmakta idiler. Vergi verirler, askerlik yaparlar, soylu kişilerin ve rahiplerin tarlalarında çalışırlar, gerektiğinde onların angaryalarını görürlerdi. Hiçbir siyasal hakları yoktu. Okuma - Yazma bilmezlerdi.Ekonominin bütün yükü, vergileri bu sınıf karşılıyordu.


c) Fransız Aydınlarının Etkisi : XVIII.yy.da Fransa'da yetişen filozoflar, düşünceleri ve eserleriyle, Fransız halkını etkilemişlerdir. Bu aydınlar içinde en etkili olanları, Monteskiyö , Volter, Didero ve Jan Jak Ruso' dur.
Monteskiyö , "İran Mektupları " adlı eserinde, bir İranlının ağzından Fransa' daki devlet rejimini, memleket yönetimini, sosyal durumu eleştirerek, hükümetin uygulamalarını ve soyluların yaşayışlarını halka göstermeye çalışmıştır.
" Kanunların Ruhu Üzerine " adlı eserinde, devlet rejimlerini inceleyerek, en iyi devlet rejiminin, kanunları yapan kuvvetle, yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden ayrıldıkları rejimler olduğu fikrine ulaşmıştır.
Volter : Felsefe, Tarih, Edebiyat, Sosyoloji, Din alanlarında eserler yazmış, eserlerinde özgürlük ve vicdan özgürlüğü üzerinde durarak, genellikle Kilise ve Papazları eleştirmiştir.
Didero : Fransa'nın en büyük Ansiklopedist lerindendir. Fransızları kültür yoluyla yükseltmeye çalışmış, devlet yönetimini eleştirerek, rejimin değişmesi gerektiğini söylemiştir.
Jan Jak Ruso : Düşünceleriyle, Fransız halkını en çok etkileyen düşünürdür. " Sosyal Mukavele " ( Contrat Social ) adlı eserinde; " İnsanın hür olarak doğduğunu, fakat her yerde zincire vurulmuş bulunduğunu, hakları çiğnenen insanların, bu haklarını geri almaları için, ihtilalin meşru bir araç olduğunu, hükmetme hakkının yalnız millette bulunması gerektiğini söylemiştir.


ç) İngiltere ve Amerika'nın Yönetimlerinin Etkileri : İngiltere' de , 1688' den itibaren görülen " Meşruti Krallık " yönetimi, ve Fransızların destekledikleri Amerika'nın yönetim anlayışları (Özgürlük), Fransızları etkilemiştir.


d) Mali Zorluklar, Vergilerin Ağırlığı : Fransız ihtilalinin en temel nedenidir. Sarayın israfları, Fransa'nın XVIII.yy.boyunca girdiği savaşlar, devletin ekonomik durumunun daha da bozulmasına yol açmış, halktan alınan vergilerin artırılmasına yol açmıştır.


İhtilalin Başlaması ve Dönemleri :
Fransa Kralı, XVI. Lui ' nin, halktan yeni bir vergi almak için "Etajenero" yu toplamasıyla başlayan İhtilal 5 dönemden geçmiştir.


Dönemleri :


1. Etajenero, Milli Meclis ve Kurucu Meclis Devri (1789 - 1791) : Etajenero' nun, 5 Mayıs 1789 ' da toplanmasıyla başlayan bu dönemde , köylü ve Burjuvaların milletvekilleriyle, soylu ve rahiplerin milletvekilleri arasında toplanma konusunda anlaşmazlık baş göstermiştir. Toplantıların ayrı ayrı salonlarda değil, aynı salonda yapılmasını isteyen köylü milletvekillerinin isteği , soylu ve rahip milletvekilleri tarafından reddedilmiş, bunun üzerine bir araya gelen köylü ve burjuva milletvekilleri , halkın % 96 ' sını temsil ettiklerini ileri sürerek , Etajenero' ya, "Milli Meclis" adını vermişlerdir.
Kral' ın soylu ve rahip milletvekillerinin etkisinde kalarak ,meclise karşı zor kullanmak istemesi, ve maliye bakanı Neker' i görevinden atması üzerine halk ayaklanarak , siyasal hükümlülerin hapsedildikleri " Bastil Hapishanesi" ni basmıştır. Hükümlüleri kurtardıktan sonra hapishaneyi yakmış, yıkmıştır. ( 14 Temmuz 1789 )
Bu olaydan sonra Fransız halkı silahlanmış ve İhtilale katılmıştır.
Milli Meclis;
*Soyluların ve Rahiplerin derebeylik döneminden kalma bütün haklarına ve ayrıcalıklarına son vererek, eşitliği kabul etti.
Yeni bir Anayasa yaparak, İnsan ve Vatandaş Hakları bildirisini ( 17 madde ) anayasa'nın başlangıcına koydu.


Yaptığı , yeni Anayasa nedeni ile Milli Meclise, Kurucu Meclis ( Assamblée Constituant) adı verildi.

Kurucu Meclis : Çalışmaları ;
Fransa Meşruti bir krallık olmuştur.
Kanunları yapma yetkisi meclise, yürütme görevi kralın seçeceği Bakanlar Kurulu'na bırakılmıştır.

Kral' a kanunları veto hakkı tanınmıştır.

Kralın kaçma girişimi üzerine Cumhuriyet'in ilan edilmesini isteyenlere katılmamış, Kral'a Anayasa'ya sadık kalacağına dair yemin ettirmiştir.


Üyelerinin hiçbirisinin, yeniden seçilmemesi koşuluyla kendini dağıtmıştır. ( 30 Eylül 1791 )


2. Meşruti Krallık Meclisi Devri ( 1791-1792 ) : Bu dönemde, yeni anayasadan memnun olmayan halk ve Cumhuriyetçiler, Paris'te büyük bir gösteri yapmışlar, kraldan yana olan Paris Belediye Meclisini dağıtarak " Komün" denilen Belediye Meclisini kurmuşlardır. Kralın oturduğu "Tüilöri Sarayı" na yürümüşler, sonuçta Kral tahttan indirilerek, ailesiyle birlikte hapsedilmiştir. Meşruti Krallık Meclisi' nin dağılması üzerine, Ülke yönetimi " Komün " ün eline geçti. 1791 Anayasa'sı yürürlüğünü kaybetti.


3. Milli Konvensiyon Meclisi Devri ( 1792-1795) :
Cumhuriyet ilan edilmiş ancak Cumhurbaşkanı seçilememiştir.


Mecliste; Jirondenler ( İllerden seçilmiş milletvekilleri) , Montanyarlar ( Paris Milletvekilleri ) , Mutediller ( Meclisin ortasında oturanlar-Kararsızlar) olmak üzere üç parti oluşmuştur.


Jirondenler ; İhtilalle kazanılan hakların kan dökülmeden yürütülmesini ve uygulanmasını, Montanyarlar ; Cumhuriyetin ve kazanılan hakların kan dökülerek ve şiddetle korunmasını istemişlerdir.


Jirondenlerin yönetimi ele geçirme çabası sonuç vermeyince, Montanyarlar'la arası açılmıştır.


Kral ve Kraliçe yargılanarak idama mahkum edilmişlerdir.


" Devrim evlatlarını yer " kuralının işlediği dönemdir. İhtilalin etkili isimlerinden Danton ve Robespiyer idama mahkum edilmişlerdir. "Genel Kurtuluş Komitesi " ve " İhtilal Mahkemeleri " kurularak , haklı-haksız binlerce kişi öldürülmüştür.


Meclis tarafından Komite ve İhtilal Mahkemeleri ne son verilmiş, Konvensiyon meclisi yeni bir Anayasa yaparak kendini dağıtmıştır.


4. Direktuvar Devri ( 1795-1799 ) :


Devletin rejimi Cumhuriyettir.


" Beşyüzler Meclisi " ve " İhtiyarlar Meclisi " olarak iki meclis oluşmuştur.


Kanunları yapmak, Beşyüzler meclisinin, onaylamak İhtiyarlar Meclisinin görevidir. Yönetimi iki meclisin belirleyeceği 5 kişiden oluşan Beş Direktör yapacaktı.


İçte kralcılar ve rahiplerle, dışta Avusturya-Prusya-Hollanda ile yapılan savaşlarla uğraşılmıştır.


Napolyon, Mısır başarısızlığı üzerine Fransa'ya geri dönmüş, bu yönetime karşı olanlarla birleşmiş, Beşyüzler Meclisi toplantı sırasında iken meclisi askeri kuvvetlerle basarak üyelerin hepsini tutuklatmıştır. Bu gelişmeler üzerine İhtiyarlar Meclisi kendini dağıtmış, böylece Direktuvar devri sona ermiştir.


5. Konsüllük Devri (1799-1804) :


Anayasa'nın yeniden yapılması için iki komisyon kurulmuş, yürütme ve yönetme işlerine bakmak için de üç kişiden oluşan, Konsül seçilmiştir. Konsülün birinci kişisi Napolyon Bonapart' tı.


Napolyon ' un yazdığı Anayasa'ya göre üç konsül ülkeyi on yıl yönetecekler, kanunları Senato ve Tribuna adlarıyla anılan meclisler yapacaktı.


Meclis üyelerinden birisinin, Napolyon'un İmparator olmasını önermesi üzerine halkoyuna gidilmiş, Napolyon İmparator seçilmiştir. Böylece Konsüllük devri sona ererek I.İmparatorluk dönemi başlamıştır.






Fransız İhtilali'nin Sonuçları :


Dünyada yeni bir devlet rejiminin ( Demokrasi ) doğmasına yol açmıştır.


Mutlak krallıkların yıkılabileceği görülmüştür.


Milliyet, eşitlik, özgürlük, adalet, kardeşlik gibi kavramlar dünyaya yayılmaya başladı.


Milliyetçilik akımı dünyada etkili olmuş, çok uluslu yapıdaki imparatorlukların parçalanmasına yol açmıştır.


İnsan hakları kavramını geliştirmiştir.


Getirdiği ve dünyayı etkilediği evrensel düşüncelerden dolayı yakınçağın başlangıcı kabul edilmiştir.


Osmanlı Devletine Etkileri :

Fransız ihtilalinin Osmanlı imparatorluğuna Etkileri
Fransız İhtilali, meydana geldiği tarihe damgasını vurmuş ve bütün toplumları etkilemiş bir olaydır. İhtilal öncesi Avrupasına bir göz attığımızda, halk kilisenin taassubu altında inliyordu. Ülkeler küçük derebeyliklere bölünmüştü ve ağır vergiler halkı iyece fakirleştirmişti. İhtilalin öncesinde, halk isyan derecesine ulaşmıştı.1

Tarihte her olayın mutlaka bir sebebi vardır. Fransız İhtilalinin de sebebi vardır. İhtilal öncesi, İhtilali hazırlayan şartlar mevcuttur. 5 mayıs 1789 tarihi başlangıç olarak kabul edilen Fransız İnkılâbı, meydana getirdiği gelişme ve olaylarla çeyrek yüzyıl Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve sosyal hayatını değiştirdi.2 Fransa’nın toplum yapısında çok büyük eşitsizlikler vardı. Soylular ve papazlar sınıfı imtiyazlara sahipti. Ticaretle meşgul olan ve şehir merkezlerinde oturan burjuvalar ise zengin olmuşlardı. Hiçbir hakkı olmayan köylüler ise çalışmak ve vergi vermekten başka hiçbir hakka sahip değillerdi. Fransa Kralı XVI. Louis yaptırmış olduğu Versailles sarayında lüks içerisinde yaşıyor ve her türlü israfı yapmaktan geri kalmıyordu. Kilise, halkı sürekli taassup içinde tutuyor ve krala ihaneti en büyük suç sayıyordu. İhtilalinin fikir alanındaki sebepleri ise Diderof ve d’Albert’in öncülük ettiği ansiklopedistler vasıtasıyla toplumun alt tabakasına yeni fikirler yayılıyordu. Cumhuriyet ve demokrasi anlayışı yavaş yavaş yayılıyordu. J. J. Rousseau, Voltair, Montesguieu halkı bilinçlendiriyordu.3

Kralın’da beklenen reformu yapmaması üzerine, soylular ve papazlar ve halk temsilcileri arasında oy kullanımı yüzünden çıkan anlaşmazlık büyüdü. Çünkü sınıf esası üzerine oy kullanılmasında halk temsilcileri halkın % 96’sını temsil etmesine rağmen her zaman soylular ve papazların dediği oluyordu. Böylece devam eden olaylar ihtilâli meydana getirdi. Ulusal meclis, Kurucu meclis, Yasama meclisi, Konvention, Directoire, Konsüllük dönemi sırasıyla Fransa’da Cumhuriyet ve demokrasi gelişti. Kral ve eşi idam edildi. Halkın hareketi başarıya ulaşmış oldu. Siyasi, dinî, ekonomik nedenlerle meydana gelen ihtilal, Fransa’yı çok farklı yerlere taşıdı ve o tarihten sonra meydana gelen tüm milliyetçilik ayaklanmalarına temel teşkil etti.

Fransız inkılâbı sonucunda, bazı yeni devletler kurulurken, bazı büyük devletler parçalandı. Dünyada yeni olaylar ve oluşumlar meydana geldi. Fransa’da 1789 yılında halik ve burjuva sınıflarının krala ve zadegana karşı meydana getirdiği ve başarıya ulaşan bu inkılâb aynı zamanda Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan, İngiltere, Rusya gibi devletler için pek de olumlu bir olay olmadı.4

1789 Fransız İhtilalinin mahiyeti, o sırada Avusturya ve Rusya ile savaş halinde olan Osmanlı Devleti’ni uzun süre ilgilendirmedi. 1791-92 Ziştovi ve Yaş antlaşmasından sonra biraz ilgilendiyse de 1791’de kralın yetkilerinin sınırlandırılması, hatta azli ve idamı Osmanlıyı endişelendirmedi.5

İhtilalin en önemli mesajı “milletlerin kendi kaderini kendisinin belirlemesi” prensibi milletlerarası camiaya yerleşti. Osmanlı Devleti, Fransız İhtilalini Avrupa’nın iç meselesi olarak görüyor, hiç ilgilenmiyordu. Ancak Fransa’nın 1797’de, Yedi adalara el koyup Yunanlıları bağımsızlık için kışkırtmasıyla milliyetçilik prensibinin ve ihtilalin önemi ancak anlaşılabildi.6

Bu dönemde Fransız İhtilaline karşı tarafsız kalan pek az ülkeden biriydi. Osmanlı ülkesinde İhtilal yanlıları, kahvehanelerde broşür dağıtıyorlardı. Hak, özgürlük ve eşitlikten bahsediyorlardı. Bu dönemde, ortaya çıkan yeni düşüncelerin Osmanlılar tarafından ne ölçüde anlaşıldığını kestirmek olanaksızdır.7

III. Selim ihtilalci Fransa’yı desteklemiştir. Bu da Osmanlı’nın kendisi için çok yakın gelecekte tehlike oluşturacak olan bu olayı tam olarak anlayamadığını gösterir.8 Fransa, ihtilalden çok kısa bir süre sonra yayılmacı politikalar içerisine girmiştir. Amerika bağımsızlığa destek vererek el altından Amerika’daki İngiliz kolonilere silah satıyordu. Aynı zamanda Osmanlı ülkesi olan Mısır’a çok geçmeden saldırmıştı.9

Fransa’nın Osmanlı Devleti üzerindeki bu gizi hesaplarına rağmen, Osmanlıyla, Fransa arasında Kanuni döneminden bu yana devam eden ve sürekli gelişen bir dostluk vardı. İki devlet arasındaki ticari ve diplomatik faaliyetler çok eskiye dayanıyordu. Fransız İhtilali başladığında bu olayı Fransa’nın iç sorunu olarak gören Osmanlı Devleti, bir İslâm devleti olması hasebiyle kendi ülkesinde Avrupa ölçülerine göre bir adaletsizlik, eşitsizlik, siyasi ve sosyal bozukluklar mevcut değildi.10 Üstelik Fransa dostu olan bir ülke olmasına rağmen çok uzaktaydı. Buradaki gelişmeleri ancak dolaylı yollardan öğrenebiliyordu. Osmanlı Devleti bir çok problemle uğraşması, çöküş sürecine girmesi dolayısıyla böyle bir işle uğraşmaya vakitte bulamıyordu.11

1792 yılında Fransa, yeni rejimini korumak ve rejimini ülkelere tanıtmak üzere doğal sınırlarının dışında savaşlara girişti. Bunun karşısında Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan etti. Fransa’nın Osmanlı’yı parçalamak isteyen Rusya ve Avusturya’yı yenmesi İstanbul’da sevinçle karşılandı. Fransa’nın isteğine rağmen Osmanlı Devleti bu yeni rejimi hemen tanımak istemedi. Osmanlı yöneticilerine göre Fransa’nın yeni rejimi Avrupa’nın sorunu idi. Osmanlı’nın Avrupa hukukuna dahil olmadığını öne sürüyorlardı. Osmanlı hükümeti ihtilal karşısında gerçekten tarafsız davranıyordu.12

1793’te Fransa İstanbul’a olağanüstü elçiler göndererek, Fransa Cumhuriyet hükümetinin tanınmasını Türkiye ile Fransa arasında anlaşma yapılmasını ve Türkiye’nin savaşa girmesini istedi ama Türk hükümeti bunu reddetti. Çünkü Fransa’nın Cumhuriyetini tanımakla Avrupa’ya karşı cephe almak istemiyordu. Prusya Fransa’yı tanıdıktan sonra Osmanlı Devleti Fransa Cumhuriyetini tanıdı.13

Bu tarihten sonra Fransa, Osmanlıyı Rusya ve Avusturya aleyhinde savaşa sokmak istiyordu. Osmanlı buna yanaşmadı. Napolyon orduları ile Avrupa’da bir çok orduları yenerek Compo Formio anlaşmasıyla üstünlüğünü kabul ettirdi.14

1798’de Mısırı işgal eden Fransızlarla Osmanlılar arasındaki münasebetler bitmişti. 1798’de Pramidler savaşını kazanan Mısır’dan İngilizler ve Ruslar sayesinde onların desteğiyle çıkarabildi. Ama bu seferde Mısır’a İngilizler yerleşti. Fransızlar gittikleri bütün yerlerde milliyetçilik akımlarını yayıyorlardı. Mısır’a girip çıkan Fransızlar Kölemenleri Osmanlı aleyhine kışkırttılar. Daha sonra da işgal ettiği yedi adadan çekilmesi üzerine bölgeye Ruslar geldi. Tıpkı Fransızlar gibi Ruslar da Rumları Osmanlı aleyhine kışkırtmaya başladılar. Diğer taraftan Ruslar balkanlarda ulusçuluk faaliyetlerini yaymaya devam ettiler.

Fransızlar, propagandalarını çekilmiş oldukları bölgelerde, sürdürdüler. Türkçe, Rumca, Ermenice’ye tercüme ettikleri milliyetçiliğe ve Cumhuriyete dair eserleri özel adamları Akdeniz adalarına gönderdiler.15 16 Yunan isyanları 6 Mart 1821’de Eflak Buğdan’da başladı. Etnik-i Eterya bu faaliyeti yürütüyordu.

Fransa’nın çabaları ve zararlı faaliyetleri sonucunda, Osmanlı milleti olan gayr-i müslim Hıristiyan teb’a başta olmak üzere bir süre sonra müsüman teb’a devlete karşı isyan etmiştir.

1804 tarihinde Sırplar isyan etmişlerdir. 1821’de Morada isyan meydana gelecektir. 1830 yılında Yunanistan bağımsız olarak bir devlet kuracaktır.17

Daha sonraları Fransızlar, Cezayir’i işgal edecekler ve bunun yanı sıra M. Ali Paşa’ya destek vererek Vali’nin devletine karşı cephe almasına sağlayacaklardır.

Rusya ise Balkanlarda Osmanlı aleyhine propaganda yaptığı gibi, Kırım’a girerek, Kırım’da yaşayan Türkleri bağımsızlık vaadetmek, girişmiş olduğu türlü entrikalarla Kırım’ı Osmanlı’dan ayırarak ilhak etmiştir. Artık büyük devletler Osmanlı’nın içişlerine müdahale ediyorlar ve her taraftan Osmanlıyı çökertmeye çalışıyorlardı. 1839 Tanzimat Fermanı ve daha sonra Avrupalı devletlerin baskıları sonucunda, 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanıyla gayrimüslim tebaya çok geniş haklar veriliyordu. Bu ıslahat Fermanını, Osmanlı kabul etmek zorunda kalmıştır.18

Fransa’nın tarihteki Osmanlı Politikası daha önce anlattığımız örneklerde görüldüğü üzere, müspet bir yön yoktur. Fransa pek çok olayda Osmanlı Devleti’ni kendi menfaatleri için kullanacağı paravan veya alet olarak görmüştür.19

Çeşitli ırkları, farklı dinlere mensup milletleri bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti için milliyetçilik akımı Osmanlı için gerçek bir felaket olmuştur. Avrupalı devletlerin kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri baskıları sonucunda Osmanlı Devleti her tarafında isyanların başladığı her devletin müdahalesinin olduğu bir devlet haline gelmişti. Tüm planlar Osmanlı’yı parçalamak için yapılıyordu. 1856 Islahat Fermayıla gayrimüslim teb’aya bir takım haklar verdiyse de Avrupalı devletlerin isteklerinin ardı arkası kesilmek bilmedi. Rusya Balkanları, Fransa Cezayir’i, İngiltere, Kıbrıs ve Mısır, Avusturya-Macaristan, Bosna Hersek’i, ilhak etmek için zikrolunan yerlere girmişlerdi.20 Osmanlı Devleti’nin ortaya attı ve ne Osmanlıcılık ne de İslamcılık gibi projeler Osmanlıyı çöküşten kurtaramamıştır. Meşrutiyet’in ikinci kez ilan edildiği 1908 tarihinde Avusturya-Macaristan, Bosna Hersek’i topraklarına katmasının yanı sıra Bulgaristan’da bağımsızlığını ilan etmiştir. Osmanlılar bu durumu kabullenmek zorunda kaldılar.21 Tunus, Fas, Karada gibi bir çok ulus Osmanlı’yı karşı önceden isyan etmişlerdi.

İtalyanlar, Trablusgarb’ı işgal ederek Kuzey Afrika’daki son Osmanlı toprağını da aldılar. I. ve II.Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı Devleti bir çok toprağını kaybetti. Arnavutluk devleti bu savaş sonucunda imzalanan anlaşmalarla ortaya çıkmıştı.22 Milliyetçilik hareketlerinin artık önü alınamıyordu. 1870 ve 1871’de siyasi birliklerini tamamlayan İtalya ve Almanya tüm projeleri Osmanlı üzerine endekslemişlerdir. İtalya, Kuzey Afrika’yı egemenliğine aldı. Almanya ise Osmanlı Devletini bir Pazar olarak görüyordu.

I. Dünya Savaşına Almanya’nın yanında giren Osmanlı, savaştan yenilgiyle çıkınca bir çok toprağını kaybettiği gibi savaş sonunda da imzalanan Mondros Ateşkes anlaşmasıyla adeta itilaf devletlerine teslim olmuştu.

Osmanlı müslüman teb’ası olan Araplar, İngilizlerin ve Fransızların propagandası sonucunda I. Dünya Savaşında Osmanlı’yı arkadan vurdular. Osmanlı artık ata yurdu olan Anadolu’yu kurtarmak için çalışıyordu.

Sonuç olarak şunu ifade etmekte çok büyük yararlar vardır. 1789’da ortaya çıkan milliyetçilik akımlarıyla ilgilenmeyen Osmanlı 1918’lere ve Lozan Anlaşmasının yapıldığı 24 Temmuz 1923 tarihine gelindiğinde bu akımdan en çok zarar gören devletti.

Osmanlı Devleti artık parçalanmış ve yeni milletler, yeni devletler ortaya çıkmıştır.

Türk milleti ancak nefsi müdafaa yaparak milliyetçilik akımının ancak nefsi müdafaa yaparak milliyetçilik akımının pençesinden kurtulabilmiştir. Ruslar Ermenileri bir maşa olarak kullanıp Türk ordusunu ve Türk milletini uzun süre uğraştırmıştır. 1915’te Suriye’ye tebcir edilmişler ama bu beladan bir türlü kurtulamamıştır.

Türk Milleti M. Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Millî mücadeleyi olağanüstü gayret ve mücadeleyle, nefs-i müdafaa yaparak binbir güçlükle kazanabilmiştir.

Etiketler: , , , , , , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa

 
Ödev Siteleri egitimhit.com/ http://www.ders.org/toplist/ ktunnel google adwords reklam sexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsex