ÖDEV SİTESİ

20 Ekim 2007 Cumartesi

Dış Politika ve Atatürk İlkeleri

Atatürk, dış politikada her zaman barışçı olmaya özen göstermiştir. “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü onun bu konudaki düşüncesini özetlemektedir. Atatürkçü düşüncede dış politikanın başlıca öğeleri;

Milli sınırlarımız içinde kalmak, milli gücümüze dayanmak, ulaşamayacağımız emeller peşinde koşmamak, devletler arası ilişkilerde eşitlik kuralına uymak, başkalarının bağımsızlığına saygı göstermek, iç teşkilatı dikkate almak, diğer devletlerin iç politikalarından ve yönetimlerinden etkilenmemek, akıl ve bilime dayanmak

şeklinde sıralanabilir.

Atatürk döneminde dış politikayı belirleyen başlıca etkenler, Lozan'dan kalan problemlerle, I. Dünya Savaşı’nın sonuçlarının ortaya çıkardığı uluslar arası sorunlar olmuştur.



1. Musul Sorunu ve Sonucu

Lozan görüşmelerinde Irak sınırı belirlenememişti. Konferansta tarafların sonradan aralarında yapacakları görüşmeler yolu ile sorunu çözmeleri kabul edilmişti.

1925'te İngiltere ile görüşmeler başladı. Ancak bir sonuç alınamadı. Bu sırada Şeyh Sait isyanının çıkması Türkiye'nin askeri müdahalede bulunmasını engelledi. Sonunda İngiltere ile 1926'da Ankara Antlaşması yapılarak Irak sınırı ve Musul sorunu çözüldü.


Buna göre;

Musul petrollerinin gelirinin yüzde onu yirmi beş yıl süreyle Türkiye'ye verilecek.

Hakkari Türkiye'de; Musul Irak sınırları içinde kalacak.



2. Türkiye'nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi (1932)

I. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışını korumak amacıyla Milletler Cemiyeti kurulmuştu. Ancak cemiyet daha çok İngiltere'nin güdümünde idi.

Türkiye 1932'de Milletler Cemiyeti’ne katılma teklifini kabul etti. Atatürk bu teklifi kabul etmekle Türkiye'nin barış yanlısı olduğunu göstermeyi ve dünya barışına hizmet etmeyi hedeflemiştir.



3. Balkan Antantı (1934)

1930'lu yıllarda dünya barışı hızla bozulmaya başladı. Almanya ve İtalya'nın Orta Doğu ve Balkanlarda saldırgan bir politika takip etmeye başlaması üzerine Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında karşılıklı sınırların güvenliği ve saldırmazlık antlaşması imzalandı.



4. Boğazlar Sorunu ve Montrö (Montreux) Sözleşmesi (1936)

Lozan Barış Antlaşması’nda Boğazlar Türkiye'nin başkanlığındaki uluslar arası bir komisyonun yönetimine bırakılmıştı. Ayrıca Türkiye Boğazları silahlandıramayacaktı. 1930'lu yıllarda dünya barışı bozulmaya başladı. İtalya ve Almanya'nın saldırgan tutumları üzerine Türkiye Boğazlar konusunu yeniden gündeme getirdi.

1936'da İsviçre'nin Montrö kentinde yapılan görüşmeler sonunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.


Buna göre;

Boğazlar Komisyonu kaldırılarak yetkileri Türkiye'ye devredilecek. Türkiye Boğazları silahlandırabilecek.

Boğazlar ticaret gemilerine açık olacak. Savaş gemilerinin geçişi ise Türkiye'nin onayına bırakılacak.

Bu antlaşma ile Lozan'da Türkiye'nin egemenlik haklarını kısıtlayan bazı hükümler ortadan kalkmıştır.



5. Sadabat Paktı (1936)

1934'te İtalya'nın Habeşistan'a saldırması Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da güvenliği tehlikeye düşürdü. Bunun üzerine harekete geçen Türkiye, Irak, İran ve Afganistan arasında Sadabat Paktı yapıldı. Bu antlaşma ile Türkiye doğu ve güney sınırlanın güvenliğini sağlamaya çalıştı.



6. Hatay Sorunu ve Sonucu

1921'de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması ile Hatay Fransa'nın yönetiminde kalmış, ancak özerklik verilmişti.

1936'da Fransa, Suriye ve Lübnan üzerindeki manda yönetimine son verince Hatay sorunu ortaya çıktı. Türkiye Milletler Cemiyeti'ne başvurarak Hatay'ın geleceğine Hataylıların karar vermesini istedi. Bu öneri kabul edildi. 1938'de yapılan halkoylaması sonunda Hatay Bağımsız Türk Cumhuriyeti kuruldu. Bir süre sonra Hatay Meclisi Türkiye'ye katılmayı kabul etti. Fransa'da bu durumu tanımak zorunda kaldı. Hatay sorunu Türkiye'nin istediği şekilde çözüldü.



ATATÜRKÇÜLÜK ve ATATÜRK İLKELERİ

1. Atatürkçü Düşünce Sistemi

Temel esasları Atatürk tarafından belirlenen devlet hayatına, fikir hayatına ve ekonomik hayata ilişkin gerçekçi fikirlere ve ilkelere Atatürkçülük denir.

Atatürkçülük; Türk milletine, bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devletin millet egemenliği esaslarına dayandırılması, aklın ve ilmin rehberliğinde, Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyi üzerine çıkarılmasını amaçlar.

Atatürkçülüğü oluşturan ilkeler bir bütündür; birbirlerinin tamamlayıcısıdır.


Atatürk ilkelerinin başlıca ortak özellikleri;

İlkeler Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur. Dış baskı ve zorlama yoktur.

Akla ve mantığa uygundur.

Atatürk tarafından hem söz hem de uygulama ile gösterilmiştir.

İlkeler bir bütündür, tek tek değerlendirilmezler.



Atatürk ilke ve inkılaplarının dayandığı temel esaslar;

Milli tarih ve milli dil bilinci

Vatan ve millet sevgisi

Milli egemenlik ve milli bağımsızlık

Milli kültürü geliştirme, çağdaş uygarlıkların üstüne çıkma, bu konuda Türk milletine inanma ve güvenme

Milli birlik ve beraberlik ve ülke bütünlüğü

Barışçılık, akılcılık ve bilimsellik



2. Atatürk İlkeleri

Yeni Türk Devletinin ve yapılan inkılapların dayandığı ilkelerdir.



a. Cumhuriyetçilik

Cumhuriyet rejimi; halk egemenliğine dayanan demokrasi yönetiminin bir uygulama şeklidir. Cumhuriyetçilik ise; cumhuriyet yönetimine bağlılık, onu korumak, yüceltmek ve korumak demektir. Cumhuriyet yönetiminde kararları milletçe seçilmiş meclis verir. Egemenlik hakkı milletindir.

Atatürk'ün cumhuriyetçilik ilkesi demokrasiyi esas alır. Bu anlayışa göre; son söz millet tarafından seçilmiş meclistedir. Millet adına kanunları o yapar. Hükümete güvenoyu verir veya onu düşürür. Millet, vekillerinden memnun olmazsa belirli zaman sonunda başkalarını seçer. Millet, egemenliğini, devlet idaresine katılmasını, seçim zamanında oyunu kullanmakla sağlar. Atatürk cumhuriyeti gençlere emanet ederek onun sonsuza kadar yaşamasını istemiştir.



b. Milliyetçilik

Milliyetçilik ilkesi milli birlik ve beraberliğimizin temelidir. Atatürk'e göre millet; geçmişte bir arada yaşamış, halen bir arada yaşayan, gelecekte de bir arada yaşama kararlılığında olan, aynı vatan topraklarında yaşayan, aralarında dil, din, tarih, kültür ve duygu birliği gibi ortak yönleri olan insan topluluğudur.

Milliyetçilik ise; milleti sevmek, yüceltmek, refah ve mutluluğunu artırmak, birlik ve beraberliğini korumak için çalışmaktır.

Atatürk milliyetçiliği, birleştirici ve bütünleştiricidir. Vatanın bütünlüğünü, milletin bağımsızlığını her şeyin üstünde tutar. İnsana ve insanlığa değer verir, barışçıdır. Din, dil, ırk ayrımı yapılmaz.



c. Halkçılık

Cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerinin zorunlu sonucudur. Halkçılık ilkesine göre; hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmaz. Milletin bütün fertleri, kanun önünde eşittir. Herkes devlet hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptir. “Devlet, millet içindir” görüşü kabul edilir.

Halkçılık ilkesinde millet egemenliği esastır. Yönetme hakkı millete aittir. Devlet vatandaş ilişkileri adil bir şekilde düzenlenmiştir. Toplumda herkes halkın refah ve mutluluğu için çalışmalıdır.



d. Devletçilik

Devletçilik, Atatürk tarafından Türkiye'de uygulanmış ekonomik bir modeldir. Bir zorunluluk sonucunda ortaya çıkmıştır. Devletçilik; ekonomik, kültürel ve sosyal kalkınmada Atatürk'ün koyduğu temel ilkelerden biridir. Ülkemizde devletçilik karma ekonomi ile eş anlamda kullanılmıştır. Bu sistemde devlet özellikle özel teşebbüsün başarılı olamadığı ağır ekonomi alanlarına yatırım yaparken bir taraftan da özel teşebbüsü destekler. Cumhuriyetin ilk yıllarında özel teşebbüs sermaye, teknoloji, teknik eleman gibi yetersizlikler nedeniyle başarılı olamamış, bu nedenle devlet ekonomiye müdahale etmiş ve devletçilik ilkesi ortaya çıkmıştır.



e. Laiklik

Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devlet yönetiminde ve siyasette din kurallarına yer verilmemesi demektir. Laiklikte din ve inanç kişinin vicdanına bırakılmıştır. Herkes istediği dine inanma ibadetlerini serbestçe yapma hakkına sahiptir. Devlet din konusunda tarafsızdır. Siyasetçiler dini kendi amaçları için kullanmazlar.



f. İnkılapçılık

Atatürk'e göre inkılap; “Türk milletini son yıllarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine, milletin en yüksek medeni gereklere göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseler koymuş olmaktır”. Bu anlayışa göre İnkılap; eskiyi ve kötüyü kaldırmak yerine iyiyi ve güzeli koymaktır.

Atatürk inkılaplarının amacı; Türkiye cumhuriyeti halkını, tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görünüşü ile uygar bir toplum durumuna ulaştırmaktır. Atatürk'ün inkılapçılık ilkesi, Atatürk inkılabının korunması ve geliştirilmesini öngörür. Atatürk ilkelerine canlılık ve süreklilik kazandırır. Atatürk'ün çizdiği yolda durmadan ilerlememizi sağlar.

Etiketler: , , , , , , ,

1 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa

 
Ödev Siteleri egitimhit.com/ http://www.ders.org/toplist/ ktunnel google adwords reklam sexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsexsex